Kadına ve aileye yönelik şiddet, tüm dünyada ve ülkemizde yaygın bir insan hakları ihlalidir. Dünya Sağlık Örgütü 2002 yılında yayınladığı Şiddet ve Sağlık Raporu’nda şiddeti, bir kimsenin sahip olduğu bedensel gücü ya da iktidarı, kendisine, bir başka kişiye, bir gruba veya topluluğa karşı yaralanma, ölüm, psikolojik veya sosyolojik açıdan zarara uğrama sonuçlarından birine yol açacak şekilde kullanması veya kullanmakla tehdit etmesi olarak tanımlamıştır. Türkiye’de de kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında çeşitli yasal düzenlemeler yapılmış ve bu alanda önemli adımlar atılmıştır. En önemlilerinden bahsetmek gerekirse:

  • 1985’te CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi) Sözleşmesi imzalandı.
  • 2011’de 6284 sayılı Kanun’a dayanak oluşturan İstanbul Sözleşmesi (Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi) imzalandı ve 2014’te yürürlüğe girdi.
  • 8 Mart 2012’de 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve Uygulama Yönetmeliği kabul edildi.

Ancak ne yazık ki; Türkiye 2021’de 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Cumhurbaşkanının temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmaları fesih yetkisi tartışıldı ancak bir sonuca varılamadı.

  • Türk Ceza Kanunu’nda da kadına yönelik şiddetle mücadele etmek üzere düzenlemeler mevcuttur. Cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, aile içi şiddet gibi suçları ağır şekilde cezalandırmaktadır.
  • Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesi cinsiyet eşitliğini güvence altına almakta ve devlete, kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olmasını sağlama yükümlülüğü getirmektedir. Bu kapsamda, kadınların maruz kaldığı ayrımcılık ve şiddetle mücadele etmek anayasal bir zorunluluktur.

Şiddet Sadece Fiziksel Midir?

Şiddet, kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış olarak tanımlanmaktadır. Herkesçe bilinenin aksine şiddet, sadece fiziksel değildir. Fiziksel şiddet ayrıca bir suç oluştururken diğer şiddet türleri ülkemizde çoğunlukla 6284 sayılı Kanun’daki tedbirlerin uygulanmasına dayanak ve boşanmaya haklı sebep oluşturabilmektedir. Kadına yönelik şiddet türleri şu şekildedir:

1.Fiziksel Şiddet

Fiziksel şiddet, bedensel güç veya üstünlüğün, bir şiddet aracı olarak kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak veya cezalandırmak amacıyla kullanılmasıdır. Bu şiddet biçimi, fiziksel üstünlük kurarak, bedene temas ederek ya da eşya kullanarak uygulanabilir. Vücut dokunulmazlığına zarar verici bir fiilin şiddet olarak adlandırılması için çok kuvvetli olmasına gerek yoktur, kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her türlü davranış kasten yaralama suçunun fiil unsurunu teşkil etmektedir.

Bu şiddet tipi yukarıda da bahsettiğim gibi ceza davalarına konu olabilmekte, boşanma davaları için haklı sebep oluşturabilmekte ve 6284 sayılı Kanun’da yer alan koruyucu ve önleyici tedbir kararlarının verilmesini dayanak olabilmektedir.

Türkiye Raporu adlı kuruluşun raporuna göre Türkiye’de 2023 yılında kadına yönelik şiddet oranı yüzde 38 olup, Türkiye bu konuda OECD ülkeleri arasında maalesef ilk sırada yer almıştır. Ne yazık ki kadına yönelik şiddet oranı açıklanan rakamlardan çok daha fazladır. Hepimiz biliyoruz ki ev içinde yaşanan şiddetlerin çoğu resmi kayıtlara geçmemektedir.

2. Psikolojik Şiddet

Duygusal gücün veya ihtiyaçların kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla şiddet aracı olarak kullanılmasıdır. Kadına yönelik psikolojik şiddet, duygusal ve zihinsel olarak zarar verici davranışlar içerebilir.

  • Duygusal ihtiyaçların (sevgi, ilgi, destek, değer vb.) kontrol sağlamak için keyfi şekilde karşılanması veya karşılanmaması,
  • İstediklerini yaptırmak için cezalandırıcı, küçük düşürücü, yaralayıcı, tehdit edici davranış ve tutumlar sergilemek,
  • Duygu sömürüsü yapmak, suçlu hissettirmek, utandırmak, küsmek, surat asmak, alay etmek, küfür ve hakaret etmek,
  • Beceri ve yetilerini küçümsemek,
  • Yalnızlaştırmak; ailesi veya arkadaşları başta olmak üzere yakınlarından fiziksel veya duygusal olarak uzaklaştırmaya çalışmak,
  • Kişiliği, fiziksel görüntüsü, ailesi vb. ile ilgili hakaret etmek,
  •  Çocukları suçlu hissettirmek için kullanmak, çocukların kaçırılacağı, gösterilmeyeceği, elinden alınacağına ilişkin tehditler savurmak; çocuklara şiddet uygulamak başlıca örnekleridir.

Psikolojik şiddete uğradığını farkına varmak ve kanıtlamak fiziksel şiddete göre çok daha zordur. Zaten kadınların çoğu bu tür şiddetin varlığından haberdar dahi olmayıp yaşadığının farkında değillerdir. Çoğu zaman fiziksel şiddet ile birlikte uygulanmaktadır. Bu şiddet türünün bazı durumlarda hakaret suçunu oluşturduğu görülebilir.

3.Ekonomik Şiddet

Maddi gücün ve üstünlüğün bir şiddet aracı olarak kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla kullanılmasıdır. Kadının maddi özgürlüğünü kısıtlayan veya kontrol eden davranışları içermektedir. En yaygın ekonomik şiddet biçimleri arasında; kadının çalışmasına, meslek edinmesine, okulu ya da kursu bitirmesine veya işinde yükselmesine engel olmak, gelir ve birikimine el koymak, borçlandırmak, maddi ihtiyaçlarını kadını denetlemek adına keyfi ve tutarsız bir şekilde karşılamak, kadının maddi gelirini sömürmek yer alır.

4.Cinsel Şiddet

Cinselliğin kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla şiddet aracı olarak kullanılmasıdır. Cinsel saldırılar ve tecavüzler, maalesef kadınların maruz kaldığı ciddi bir şiddet biçimidir. Bu tür şiddet vakaları genellikle hem fiziksel hem de psikolojik sonuçlar doğurur.

Kadınlar, sıklıkla fiziksel şiddet sonrası cinsel şiddete maruz kalırlar. Ancak utandığı ve kendini suçlu hissettiği için çoğu kez cinsel şiddeti açıklayamazlar. Bu yüzden, evlilik içinde ve dışında cinsel şiddet çok yaygın olmasına rağmen, yapılan araştırmalarda cinsel şiddet oranının diğer şiddet biçimlerine göre daha düşük olduğu görülür.

Toplumda evlilik içinde cinsel şiddetin olamayacağına dair bir anlayış mevcuttur  ancak cinsel saldırı, cinsel taciz gibi suçlar eşe karşı da işlenebilmektedir; bu suçların evlilik içinde işlenmesi suçu sadece daha zor kanıtlanabilir hale getirmekte, oluşumunu engellememektedir. Bu şiddet türü kapsamında çocukların cinsel istismarı suçu da oluşabilmektedir.

5.Dijital Şiddet

Teknolojik araçların kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla kullanılmasıdır. Kişinin ısrarlı bir şekilde takip edilmesi, görüntülerinin, fotoğraf, video, ses kayıtlarının alınması ve bu materyallerin internet ortamlarında yayınlanması veya bununla tehdit edilmesi, dijital alanlarda maddi ve manevi olarak kişiyi üzen, duygusal olarak zayıflatan, itibarını zedeleyen, nefret içeren söylemlerin ve eylemlerin bütününü ifade eden genel bir kavramdır. Kişilik haklarının ihlalini teşkil eder. Bu şiddet türü özel hayatın gizliliğinin ihlali, tehdit, intihara teşvik ve yardım, çocuk istismarı gibi suçları ve birtakım bilişim suçlarını oluşturabilir.

Bütün bu şiddet türlerinin aile içinde yaşandığını kanıtlamak kolay değildir çünkü yaşananlara tanık olunması bazen mümkün değilken bazen de tanık olanlar ailenin mahrem olduğu düşüncesiyle müdahale etmek istememektedirler. Bu sebeple mağdurun beyanını esas kabul eden düzenlemeler yapılarak kadınlar, çocuklar, hatta ev içinde şiddete maruz kalabilecek herkes ciddi bir delil veya belge gösterilmesine gerek olmadan koruyucu ve önleyici tedbirlerle korunmaya çalışılmıştır.

Kadına Yönelik Şiddet Nedir?

Kadına yönelik şiddet 6284 Sayılı Kanun’da ‘’ Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranış.’’ olarak tanımlanmıştır.

6284 sayılı Kanun, “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” olarak bilinir ve Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele amacıyla düzenlenmiştir. Bu kanun kapsamında, kadına yönelik şiddet, kadınların cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya acı veren eylemleri, tehditleri, baskıları veya özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasını ifade eder.

6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un Amacı Nedir?

Kanunun amacı, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişileri ve en temel insan hakkı olan yaşam hakkını korumak, kadın cinayetlerinin son bulması için kurumlar arası iş birliğini sağlamak, şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali bulunan kişileri rehabilite etmektir. Görüldüğü üzere, Kanun’un amacı sadece şiddeti önlemek ya da şiddet mağdurunu korumak olmayıp şiddet uygulayanı da tedavi etmektir. Şiddeti cinsiyetten ve evlilik birliğinden bağımsız tanımlayarak esasında topyekün şiddetle mücadeleyi amaçlamaktadır.

Kadınların ve aile bireylerinin şiddetten korunmasını sağlamak amacıyla şiddetin önlenmesi ve şiddet mağdurlarının korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını hüküm altına alan 6284 sayılı Kanun kapsamında, şiddet mağdurlarının korunması için çeşitli önlemler ve mekanizmalar getirilmiştir. Örneğin, mağdurun korunması için geçici barınma sağlanması, koruma tedbirleri, uzaklaştırma kararı verilmesi gibi.

6284 Sayılı Kanun’dan Kimler Yararlanabilir?

Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan;

  • kadın,
  • çocuk
  • aile bireyleri
  • tek taraflı ısrarlı takip mağduru kişiler yararlanabilir.

Şiddet mağduru, şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da bu Kanun’dan yararlanabilmektedir.

6284 Sayılı Kanun’a Göre Şiddet Uygulayan Kimdir?

Şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışları yalnızca uygulayan değil uygulama tehlikesi bulunan kişiler de, şiddet uygulayan olarak tanımlanmıştır. Yani bir tehdit bulunmasa dahi, şiddet uygulama tehlikesinin varlığı da ilgili tedbirlere karar verilebilmesi için yeterlidir.

6284 Sayılı Kanun’a Dayanılarak Alınabilecek Koruyucu ve Önleyici Tedbirler Nelerdir?

1.Koruyucu Tedbir Kararları: Şiddet mağdurunun güvenliğini sağlamak amacıyla alınan tedbirlerdir.

Mülki Amir tarafından verilebilecek koruyucu tedbir kararları şunlardır:

  • Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması.
  • Diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saklı kalmak üzere, geçici maddi yardım yapılması.
  • Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi.
  • Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alınması.
  • Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek kaydıyla Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak suretiyle kreş imkânının sağlanması

Hâkim tarafından verilebilecek koruyucu tedbir kararları şunlardır:

  • İşyerinin değiştirilmesi.
  • Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi.
  • 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması.
  • Korunan kişi bakımından hayatî tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması hâlinde ve ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayalı olarak 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi.

2. Önleyici Tedbir Kararları: Şiddetin tekrarını önlemek için alınan tedbirlerdir.

  • Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,
  • Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,
  • Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.
  • Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,
  • Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,
  • Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi,
  • Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi,
  • Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi,
  • Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi,
  • Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması,
  • Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması kararlarıdır.

Bu kararların verilebilmesi için herhangi bir delil ya da belge aranmaz. 6284 sayılı Kanun uyarınca mağdurun beyanı esas kabul edilir. Çünkü amaç; şiddet mağdurunu yakın tehdit ve tehlikelerden korumaktır.

Şiddet Mağdurları Neler Yapabilir? 6284 Sayılı Kanun Kapsamında Uzaklaştırma Kararı Nasıl Alınır?

Uzaklaştırma kararı almak için şu başvuru yolları kullanılabilir:

  • En yakın polis veya jandarma karakoluna giderek şikayette bulunabilirsiniz. Polis veya jandarma, gerekli işlemleri başlatacak ve sizi Aile Mahkemesi’ne yönlendirecektir.
  • Doğrudan Aile Mahkemesi’ne başvurarak koruma talebinde bulunabilirsiniz. Aile Mahkemesi, başvurunuzu değerlendirdikten sonra koruma tedbirine hükmeder.
  • Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM)’ne başvurarak destek ve danışmanlık alabilir, koruma talebinde bulunabilirsiniz.
  • Alo 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Destek Hattı’nı arayabilirsiniz.

Başvurularınızı yaparken gerekli belgeleri ve durumu detaylı bir şekilde anlatan dilekçeyi yanınızda bulundurmanız faydalı olacaktır. Ayrıca, bir avukattan destek alarak süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütebilirsiniz.

Şiddet mağdurları uzaklaştırma talebi dışında;

  • Aile Sağlığı Merkezlerine, Kadın Sığınma Evlerine, Adli Destek Birimlerine ve Barolara, Sosyal Hizmet Merkezlerine başvurabilirler.
  • 0212 656 96 96 Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’nı arayabilirler.
  • KADES uygulamasını telefonlarına indirebilir, acil durumlarda kullabilirler.

Kadına Yönelik Şiddetle Neden Mücadele Etmeliyiz?

Kadına yönelik şiddetle her gün mücadele etmekle birlikte bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir. Günümüzde uygulamada kadına ve aileye yönelik şiddet konusunda birçok adaletsizlik yaşandığını görebilmekteyiz. Yasaların etkin bir şekilde uygulanabilmesi için toplumun tüm kesimlerinin işbirliği içinde çalışması gerekmektedir. Bu sayede, kadına ve aileye yönelik şiddetin önüne geçilebilir ve toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanabilir.

Öğrenci Stajyer Feray KARAALİ