Tutuklama Nedir?
Tutuklama; bir suç şüphesi nedeniyle kişinin özgürlüğünün kısıtlanması şeklinde uygulanan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiş geçici bir koruma tedbiridir. Hakim kararı ile verilmektedir. Bir ceza değil, tedbirdir. Tutuklama tedbirinin amacı Şüpheli veya sanığın kaçmasını, tanıkları etkilemesini ya da delilleri yok etmesini önlemektir. Ancak bu kararın gerekli ve orantılı olması gerekir. Eğer adli kontrol tedbiri yeterli ise tutuklama tedbiri verilmeyecektir, hakim somut olayın şartlarını değerlendirerek bu kararı verir.
Önemle ifade etmek isteriz ki; belirttiğimiz üzere tutuklama, bir ceza değildir; aksine, ceza muhakemesi sürecinde kullanılan bir koruma tedbiridir. Bu tedbirin amacı, şüpheli veya sanığın suç işlediğine dair kuvvetli bir şüphenin varlığı durumunda, adil yargılamanın sağlanması için gerekli önlemleri almaktır. Ancak, bu tedbirin uygulanması, hukukun üstünlüğü ve insan hakları prensipleri çerçevesinde son derece dikkatli ve titiz bir şekilde değerlendirilmelidir. Özellikle, tutuklama kararlarının, kişinin özgürlüğüne ağır bir müdahale niteliğinde olduğu göz önünde bulundurularak, bu kararların keyfi uygulamalardan kaçınılmasını sağlamak adına çok iyi gerekçelendirilmiş olması gerekir.
Tutuklama Nedenleri Nelerdir?
a. Kuvvetli Suç Şüphesi
Tutuklama kararı verilebilmesi için en önemli koşuldur. Kişinin suç işlediğine dair kuvvetli bir şüphe ve somut delillerin varlığının aranmasıdır. Delillerin inandırıcı olması yeterlidir, kesin delil aranmaz çünkü tutuklama kararı için suç işlediğinin ispat edilmiş olması şart değildir.
b. Kaçma Şüphesi
Hâkim, sanığın veya şüphelinin kaçma ihtimaline dair bir kuşku duyduğunda, yargılama sürecinin hızlı ve sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için tutuklama tedbiri alma yetkisine sahiptir. Ancak bu kuşkunun kişinin sosyal durumu, bağlantıları ve kaçınma girişimleri gibi somut ve nesnel olgulara dayanması gerekmektedir. Şüpheli veya sanığın kimliğini tespit edememe veya adresini belirleyememe gibi durumlarda kaçma veya yargılamadan kaçınma ihtimalinin yüksek olması tutuklama kararı alınmasına sebep sağlamaktadır.
c. Delilleri Karatma Riski
Maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için önem arz eden delillerin ortadan kaldırılmasını, gizlenmesini veya değiştirilmesini önlemek için tutuklama kararı verilmesi şart olduğunda hakim bu yetkisini serbestçe kullanabilir. Ancak bu riskin hakim tarafından somut ve objektif olgulara dayanarak değerlendirilmesi gerekir, tutuklama gibi ağır bir tedbir soyut varsayımlara dayanılarak verilememektedir.
d. Tanıklar veya Suçtan Zarar Görenler Üzerinde Baskı Kurma Riski
Maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına yardımcı olan bir diğer unsur da tanıkların ve suçtan zarar görenlerin ifadeleridir. Şüpheli veya sanığın bu kişiler üzerinde bir baskı kurarak maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını engelleyeceğine ya da zorlaştıracağına dair kuvvetli bir ihtimal varsa hakimin tutuklama kararı vermesi gerekir.
e. Adli Kontrol Tedbirlerinin Yetersiz Kalması
Adli kontrol tedbiri, ceza muhakemesi sürecinde şüpheli veya sanık hakkında özgürlüğünün kısıtlanması gerektiğine dair bir kanaat oluşmasına rağmen tutuklama kararı verilmesi bakımından delillerin ve şüphenin yetersiz kalması halinde uygulanan daha hafif koruma tedbirleridir. En yaygın adli kontrol tedbirleri şunlardır:
- Yurt dışına çıkış yasağı
- Belirli bir bölgeye gitme ve belirli kişilerle görüşme yasağı
- İmza verme yükümlülüğü
- Ev hapsi uygulaması
- Meslek ve iş faaliyetlerini yürütme yasağı
- Tedavi olma yükümlülüğü
- Güvence bedeli ödeme yükümlülüğü
- Silah veya belirli eşyaları teslim etme yükümlülüğü
- Elektronik cihazlarla izlenme uygulaması (elektronik kelepçe gibi)
Bir suç şüphesi halinde öncelikli tedbirler adli kontrol tedbirleridir. Tutuklama tedbiri, özgürlüğe ağır bir müdahale olduğundan en son başvurulacak bir tedbir olarak kabul edilmekte ve diğer tedbirlerin yetersiz kalması halinde uygulanmaktadır.
f. Suçun Niteliği ve Ağırlığı
Tutuklama kararı verilirken suçun niteliği ve ağırlığa da dikkate alınan unsurlardandır. Suçun toplumda büyük tepki uyandıran, ağır cezai yaptırımlar gerektiren ciddi bir suç olması tutuklama kararının verilmesinde etkilidir. Çünkü bu unsur diğer unsurların da olasılığını arttırmaktadır. Örneğin, ciddi ve ağır yaptırımla karşılaşacak süpheli veya sanığın delilleri karartma motivasyonu hafif yaptırımlı suçlara göre daha fazladır.
g. Katalog Suçların Varlığı
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. Maddesinin 3.fıkrasında sayılan suçlar ‘’katalog suçlar’’ olarak adlandırılmakta olup bu suçların işlenmesi doğrudan tutuklama nedeni olarak kabul edilmiştir. Bu suçların varlığının şüphesi halinde tutuklama kararı vermek hakimin yetki çerçevesi içindedir. Bu suçlar;
- Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (TCK madde 76, 77, 78)
- Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçu (TCK madde 79, 80)
- Kasten öldürme suçu (TCK madde 81, 82, 83)
- Kasten yaralama suçu (TCK madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu (TCK madde 87)
- İşkence suçu (TCK madde 94, 95)
- Cinsel saldırı suçu (birinci fıkra hariç, TCK madde 102)
- Çocukların cinsel istismarı suçu (TCK madde 103)
- Hırsızlık suçu (TCK madde 141, 142) ve yağma suçu (TCK madde 148, 149)
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (TCK madde 188)
- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, TCK madde 220)
- Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (TCK madde 302, 303, 304, 307, 308)
- Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (TCK madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)
- Bankalar Kanunu’nun 22.maddesinin 3-4.fıkralarında tanımlanan zimmet suçu
- Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda tanımlanan hapis cezası gerektiren suçlar
- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 68 ve 74.maddelerinde tanımlanan suçlar
- Orman Kanunu’nun 110.maddesinin 4-5.fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33.maddesinde sayılan suçlar
- Terörle Mücadele Kanunu’nun 7.maddesinin 3.fıkrasında belirtilen suçlar
- Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu (6284 sayılı Kanun kapsamında)
- Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu şeklinde sıralanabilir.
h. Tekrar Şuç İşleme Riski
Şüpheli veya sanığın tekrar suç işleyeceğine dair kuvvetli bir inanış ve kuvvetli deliller mevcutsa kamu güvenliğini korumak adına tutuklama tedbiri almak önem arz etmektedir. Savcılığın ve mahkemelerin maddi gerçeği ortaya çıkarmak kadar önemli bir diğer görevi de kamuyu korumaktır. Bir suç işleyecek olması bakımından tehlike arz eden birinin özgürlüğünün kısıtlanması yerinde olacaktır. Toplumda bu konuda birçok örneğe tanık olmaktayız, bunlardan biri: eşine ya da kız arkadaşına ciddi ve fiziksel şiddet uygulayan, öldürmekle tehdit eden birinin tutuklanmaması halinde yeniden kasten yaralama suçunu ya da kasten öldürme suçunu işlemesi yüksek bir olasılıktır. Bu konuya ilişkin detaylı bilgi sahibi olmak isterseniz ‘’Yasal Düzenlemeler Kapsamında Kadına ve Aileye Yönelik Şiddet’’ makalemize de göz atabilirsiniz.
Tutuklama Yasakları Nelerdir?
a. Hafif Suçlar İçin Tutuklama Yasağı
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100.maddesinin 4.fıkrasına göre sadece adli para cezası gerektiren suçlarda ve vücut dokunulmazlığına karşı işlenenler hariç hapis cezasının üst sınırı 2 yılı geçmeyen suçlarda tutuklama kararı verilemez. Bu suçların işlenmesi halinde daha hafif tedbirler uygulanmalıdır.
b. Yaş Küçüklüğü Bakımından Tutuklama Yasağı
18 yaşını doldurmayan her birey ‘’çocuk’’ olarak tanımlanmakta ve yaşlarına göre gruplara ayrılmaktadır. 0-12 yaş grubu ve 12-15 yaş grubundaki çocuklar için tutuklama kararı verilmesi ancak istisnai hallerde mümkündür. 18 yaşını doldurmadan suç işleyen kişilere ‘’suçlu’’ değil, ‘’suça sürüklenen çocuk’’ denmektedir. Yargılama süreçlerinde çocukların psikolojisine göre hareket edilmesi gelecekleri açısından elzemdir. Bu sebeple tutuklama tedbirinin uygulanması yasaklanmıştır, istisnai durumlarda da ancak son çare olarak uygulanmaktadır.
c. Hamile veya Yeni Doğum Yapmış Kadınlar için Tutuklama Yasağı
Hamile veya doğumunun üzerinden 6 ay geçmemiş kadınlara tutuklama kararı verilmesi yasaktır. Bu kişilerin özgürlüğünün kısıtlanması çok önemli ise alternatif tedbirlerin uygulanması gerekmektedir.
d. Yaşlılar ve Ciddi Sağlık Sorunları Olanlar için Tutuklama Yasağı
Tutukluluk koşullarına ayak uyduramayacak kadar yaşlı ve hasta kişiler için tutuklama kararı verilmesi ancak istisnai hallerde mümkündür. Bu kişiler için sağlık durumunun el verdiği alternatif tedbirler hakim tarafından değerlendirilir.
e. Somut Delil Yetersizliği Durumunda Tutuklama Yasağı
Tutuklama kararı verilebilmesi için yukarıda saydığımız tutuklama nedenlerinin kesin olmamakla birlikte kuvvetli ve somut delillere dayanması gerekmektedir. Delillerin yetersiz olduğu durumlarda soyut varsayımlara dayanarak tutuklama tedbiri verilemez.
f. Adli Kontrol Tedbirlerinin Yeterli Olması Durumunda Tutuklama Yasağı
Yukarıda saydığımız tutuklama nedenleri bakımından öncelikli olarak uygulanması gereken adli kontrol tedbirleridir. Bu tedbirlerin yetersiz kalması ve beklenen faydayı sağlayamayacak olması halinde son çare olarak tutuklama tedbiri uygulanmaktadır.
g. Ölçülü Olmaması Bakımında Tutuklama Yasağı
Tutuklama, kişilerin en temel haklarından olan özgürlüğü kısıtlaması bakımından en ağır koruma tedbiridir. Ölçülülük ilkesi gereği daha hafif bir tedbirin beklenen faydayı sağlayabileceği durumlarda tutuklama kararı verilemez. Örneğin, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında tüm deliller toplanmış ve delilleri karartma olasılığı ortadan kalkmışsa tutuklama kararı ölçülü olmayacaktır.
Katalog suçlardan daha hafif suçlarda kaçma, tanıkları etkileme gibi ihtimaller daha düşük olacağından karar ölçüsüz olacaktır ya da şüpheli veya sanığın üzerine atılı suçun gerektirdiği suçun cezasının tutuklama süresinden daha kısa olması halinde ölçülü bir tedbirden bahsedilemeyecektir.
Tutuklamaya İtiraz Nedir?
Tutuklama kararına itiraz, hukuki süreçte önemli bir denetim mekanizmasıdır. Bu itiraz hakkının etkin bir şekilde kullanılması, kişinin hukuka aykırı olarak özgürlüğünün kısıtlanmasına karşı önemli bir koruma sağlar. Tutuklama kararlarına karşı yapılan itirazların yetkili mercilerce titizlikle incelenmesi ve bu süreçte şüpheli veya sanığın haklarının korunması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Bu bağlamda, tutuklama kararlarının gerekçeli olması ve itiraz sürecinde somut delillerin dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması, hukukun üstünlüğü ilkesinin bir gereğidir.
Tutuklama Kararına Ne Kadar Sürede İtiraz Edilebilir?
Hakim veya mahkemenin verdiği tutuklama kararına karşı kanunda ayrıca hüküm olmadığı hallerde ilgililerin bu kararı öğrendiği günden itibaren 2 hafta içinde itiraz edilmelidir.
Tutuklamaya İtiraz Başvurusu Nereye Yapılmalıdır?
Tutuklamaya itiraz başvurusu tutuklama kararını veren mahkemeye yapılır. Kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme itirazı yerinde görürse düzeltir. Ancak yerinde görmezse 3 gün içinde kararı incelemeye yetkili mercie gönderir. Yetkili merciler 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 268.maddesinin 3.fıkrasında detaylıca açıklanmıştır.
İtiraz Başvurusu Nasıl Yapılır?
Tutuklama kararını veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşuluyla zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır.
Kimler Tutuklamaya İtiraz Edilebilir?
Tutuklama kararına karşı tutuklanan kişi (şüpheli veya sanık), avukatı, kanuni temsilcisi (kayyımı, vasisi ya da velisi) veya yakınları (eş, çocuklar gibi) itiraz edebilir.
Tutukluluk Ne Kadar Sürede Bir İncelenir?
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’na göre soruşturma evresinde şüpheli tutuklu ise Cumhuriyet savcısının en geç 30 günde bir yapacağı istem üzerine sulh ceza hakimi 100.maddeyi dikkate alarak şüpheli ve avukatını dinler ve tutuklama kararını gözden geçirir.
Kovuşturma evresinde ise sanığın aleyhine verilen tutuklama kararı yine en geç 30 günde bir ve ayrıca yapılan her duruşmada hakim veya mahkeme tarafından değerlendirilir. Bu kararlara da itiraz edilebilir.
Sonuç
Tutuklama, kişinin en temel haklarından biri olan özgürlük hakkına doğrudan müdahale eden, ceza muhakemesi sürecinde uygulanan en ağır koruma tedbirlerinden biridir. Bu nedenle, tutuklama kararı verilirken dikkat edilmesi gereken en önemli hususlar, bu tedbirin gereklilik ve ölçülülük ilkelerine uygun olup olmadığıdır. Kuvvetli suç şüphesinin varlığı, kaçma şüphesi, delilleri karartma riski gibi nedenler tutuklama kararının dayanaklarını oluştururken, bu kararın adli kontrol tedbirleriyle bertaraf edilemeyecek bir zorunluluk içermesi gerekmektedir.
Ayrıca, ceza muhakemesi sürecinde tutuklama kararının verilmesinde, kişinin yaş durumu, sağlık durumu, suça konu fiilin niteliği gibi unsurlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Tutuklama yasağının bulunduğu durumlar titizlikle değerlendirilmelidir. Zira, kişinin özgürlüğüne yapılan bu müdahalenin hukuka uygunluğu, hem bireyin temel haklarının korunması hem de adaletin doğru bir şekilde tecelli etmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Tutuklama tedbirine karşı itiraz haklarının etkin bir şekilde kullanılması ve bu süreçlerin hukuka uygun olarak yürütülmesi, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Bu nedenle, tutuklama kararlarına karşı yapılacak itirazlarda hukuki destek almak, kişinin özgürlük ve güvenlik hakkını koruması açısından kritik öneme sahiptir.
FERAY KARAALİ – Öğrenci Stajyer